Kafkas Dağları’nın arasında gizli kimlikler...

Dedelerimin 150 yıl önce zorunlu terk ettikleri Gürcistan’a ayak basmak sonunda kısmet oldu. Aslında çocukluğum boyunca Gürcü kültüründen ve Gürcüce’den hiç haz etmedim. Bayramda aile büyüklerinin yaşadığı İnegöl’e gidince herkes Gürcüce konuşur, ben bir kelime bile anlamazdım. Bana zorla Gürcüce öğretmeye çalışırlardı. Bol kişnişli (Gürcüce kinzi) sarımsaklı, cevizli bulanık renkli Gürcü yemeklerinden nefret ederdim. İkinci adım olan Elguca ise o zamanlar en büyük sorunumdu. Bu isim tam anlamıyla başımın belasıydı. Zaten bir ismim varken buna ne gerek vardı? Durup durup babama kızar, 18 yaşıma gelince dava açıp bu ismi kimliğimden sildirme hayali kurardım. En katlanılmazı kimliğimi uzattığımda insanların “Elguca’nın anlamı ne” diye sormasıydı. Adım Mustafa olsa anlamı ne diye sormayacak. Oysa Mustafa’nın da anlamını bilmiyor ama olsun illa ki o “garip” adın ne olduğunu öğrenecek... İnsan olgunlaştıkça kendiyle, kökleriyle barışıyor. Önce Gürcü yemeklerini, sonra Gürcüce’yi, Gürcü ...