Paris'te 48 saat

Geçenlerde okuduğum Ian Littlewood’un Paris kitabındaki bir tanımlama çok hoşuma gitti. “Paris bize ikinci el olarak ulaşır. Çoğumuz önceden birilerinden Paris’i dinlemiş, birinin gözüyle gezmişizdir. O yüzden onu gördüğümüzde zaten kafamızda bir Paris vardır” İşte bu yüzden bir sürü arkadaşımda hayal kırıklığı yarattığını duymuşumdur Paris’in. “Nesi romantik, çok pis, çok kalabalık” gibi bir sürü eleştiri yapılır. Tarih boyunca nice büyük aşklara, savaşlara ve devrimlere ev sahipliği yapmıştır oysa ki. Neresine baksanız izlerini bulursunuz. Ama nasıl baktığınıza bağlı. Paris’in tadına bir iki günde varmak zor. Sunduğu onca güzelliğe bu zaman az. Zaten yapılması gereken turistik aktiviteler var. Eyfel’in önünde fotoğraf çektirmeden dönülmeyeceğine göre... Paris’te üç ay yaşamış ve çeşitli defalar gitmiş biri olarak sınırlı sürede Paris’in tadını nasıl çıkartabilirsiniz anlatmaya çalışacağım. Keşke daha fazla vaktiniz olsa detaylara girebilsek, ama madem az zamanınız var ve ilk ...