B Yüzü Şarkıları Vol.2

 

Geçen yıl, B Yüzü Şarkıları’nın yaz sonu ile ilgili bir bölümünü dinlerken aklıma Fatih Erkoç’un Ağustos Sonu şarkısı düşmüştü. Bu programa bu şarkının da yakışacağını sosyal medyadaki paylaşımlarına yorum olarak eklemiştim. Suat Kavukluoğlu ve Ömer Vatanartıran, bir hoşluk yaparak sonraki programda bu şarkıya yer verdiler ve benden de bahsettiler. Bu jest çok hoşuma gitti.

Oysa ki hayatımın en kırılgan döneminden geçiyordum bu program yayımlandığı sırada. Annemi kaybetmiştim. Artık annesiz, babasız; yani çocuk değildim. Bu jestin mutluluğu, buruk bir sürü anıyla bir birbirine karıştı. 

Çocukken radyo programlarından şarkı ister, çalınması ve radyoda ismimizi duymayı haftalarca beklerdik. İstek şarkılar için mektup yazdığımızı; olur da isteğimiz çalınırsa bunun haftalarca sonra olduğunu hatırlıyorum.

Aslında geçen yıl bir B yüzü şarkıları yazısı yazmıştım. İşte bu sözünü ettiğim yayından sonra bir yazı daha kaleme almak istedim. Kafamda kurguladım ama bir türlü elim varmadı. Belki de açacağım defterlerin hüznünü aktarmak istemediğimden öteleyip durdum. Geçen gün yine bir yolculukta Suat ve Ömer’i dinlerken aklıma yeni anılar ve onları canlandıran şarkılar geldi. Ben de bir B Yüzü Şarkıları Vol.2 yazımı kaleme aldım:

1981 Ajda Pekkan / Gerçek ve Düş

Gemlik’in Umurbey kasabasında, deniz manzaralı, bahçesinde zeytin ve daha bir sürü meyve ağaçlarının olduğu bir evde büyüdüm. Babamın kendisinin müziğe özel bir ilgisinin olduğunu hatırlamıyorum. Ama evimizde pikap, teyp, walkman, güncel ne varsa hep oldu. Hatta kasetlerin hüküm sürdüğü 80’lerde son plaklar yayınlanana kadar evimize hep yeni plaklar alındı. Babam hangi plağı istersek alırdı bize. O günlerden aklımda en yer eden albüm Ajda Pekkan’ın Sen Mutlu Ol plağıdır. B3’te yer alan Gerçek ve Düş, içinde geçen Boğaziçi'ne dair sözleri ile beni acayip diyarlara götürürdü. Evin balkonundan akşam gün batımını izlerken bu şarkıyı dinlemeye bayılırdım. Yedi sekiz yaşım için bir hayli olgun bir zevkmiş... Çiğdem Talu’nun Londra’daki hasta yatağında Boğaz’a olan hasretini dile getirdiği dizeler beni de hep etkilemiştir . B Yüzü Şarkıları, ilk programda açılışı bu şarkı ile yaparak beni benden almıştı...

1983 Ajda Pekkan / Sen ve Ben

Mutlu ailemiz benim için ilk büyük üzücü olayı 83’te yaşadı. Babamın tayini İzmit’in Kandıra ilçesine çıktı. Babam abimin ve benim eğitim düzenimiz bozulmasın diye bizi taşımadı. Kendisi tek başına oraya taşındı, her hafta sonu, yaz kış demeden eve geldi. Gelirken de bize sipariş ettiğimiz karışık kasetleri ve plakları getirirdi. O günlerde benim dinlediğim tek Türkçe albüm Ajda 83’tü. Oldukça batılı bir sound’u olan bu albüm, Uykusuz Her Gece, Bir Günah Gibi, Sana Doğru gibi defalarca cover’ı yapılan hitleri ile bugün bir klasik. Türkiye’de o dönem için bir ilk olarak, bu plak sarı renkte basılmıştı. Ben kapağıdaki bütün müzisyen isimlerini satır satır ezbere bilirdim. Benim favorim yine B3 şarkısı olan Sen ve Ben’di. Bir Enrico Macias cover’ı olan şarkı, onca hit şarkı içinde belki kayıptı. Ama Ajda yıllar sonra 2005-2006’da Yaşar’la çıktıları turnede bu şarkıyı repertuvarına almıştı. Seyirci bu şarkıya aşina değildi ama ben Ajda'ya bağıra bağıra eşlik etmiştim. Benim için bu şarkının konserde söylenmesi mucize gibi bir şeydi

 

1997 Candan Erçetein / Teselli

Üniversitede öğrenciyken gazeteci olarak çalışmaya başlamıştım. Kariyerim hiç ummadığım kadar hızlı ilerledi. Ekonomi alanındaki çeşitli gazete ve dergilerde muhabirilikten, haber müdürlüğüne kadar gelmiştim. Alanım ekonomiydi ama aklım müzikteydi. Ekonomi ve müziği bir araya getirebilecek her türlü haberi yapmaya bayılıyordum. O dönem Türkçe müzik aşırı popüler, klipler çok konuşuluyordu. Ben de klip endüstrisi hakkında bir haber yapmaya karar verdim. Bu işin o günkü en önemli ismi Mete Özgencil’le Cihangir’deki evinde röportaj yaptım. Özgencil, çok yönlü acayip bir sanatçı. Hem şarkı yazıyor hem klip çekiyor. En iyi işbirlikleri ise Candan Erçetin’le. Çok basit klipleri bile olay oluyor o günlerde. Benim için onunla tanışıp sohbet etmek değişik bir tecrübe oldu. Bugün bakınca Candan Erçetin/Mete Özgencil işbirliğinin Sezen/Onno’nunkine benzer mucizevi  bir şey olduğunu düşünüyorum. Mete Özgencil bildiğim kadarıyla elini eteğini bu işlerden çekti, Candan Erçetin de o günlerdeki sound’u bir daha yakalayamadı ve albüm yapmayı bıraktı. İşte o günlerden, Candan Erçetin’in ikinci albümü Çapkın’ın kapanış şarkısı Teselli, çok nitelikli bir iştir...  Bugün dinleyince bile insan "bu şarkı 30 yıllıktır" demez. Muhteşem sözleri, düzenlemesi ve elbette Candan Erçetin’in harika yorumu ile. Erçetin, yıllar sonra bu şarkıyı bir kez daha kaydetmiş ama ben pek beğenmedim. İlk hali bir hazine değerindedir.

 

2001 İzel / Bir Küçük Aşk

Benim gazetecilik maceram 98’in sonunda, o günkü Platin Dergisi’nin sahibi Çukurova Grubu’nun kötü gidişi ile paralel bir şekilde sonra erdi. Önce askerlik, ardından bir kez daha basına dönme çabası, sonrasında da kendimi Gemlik Umurbey’deki aile evinde tekrar bulmam... Bursa'da kurumsal hayata başladım. İki yılın sonunda katlanamayacağıma karar verdim. Basına dönmek istemiyordum. Biraz birikimim de vardı. Paris’e dil okuluna gitmeye karar verdim. Üniversite yıllarımı çalışarak geçirdiğim için öğrencilik, hem de Paris’te öğrencilik bana çok iyi geldi. Orada üç ay kaldım ve belki de daha uzun kalabilecekken kendi rızamla döndüm. Ama Paris’i çok sevdim. Her fırsatta tekrar tekrar gittim. İşte o günlerde Paris’teki müzik mağazalarında saatler geçirir, CD’leri tek tek elden geçirirdim. Evime yakın olan Ternes Caddesi üzerindeki çok katlı Fnac mağazasında dünya müzikleri köşesi vardı. Türkiye reyonunda da İzel’in 1999 yılında çıkan Bir Küçük Aşk albümü. Mağazada CD’lerin barkodunu okutup dinleyebiliyordunuz. Ben de canım Türkçe bir şeyler istediğinde gider bu albümü orada dinlerdim. Paris’te Türk arkadaşım ve Türkçe konuşacak kimsem olmadı. Bu albüm bana iyi bir arkadaş oldu. Onu hiç satın almadım ve hep o mağazada dinledim. Bugün de bu albümün (ve isim şarkısının) Türkçe’deki en güzel yaz albümleriden biri olduğunu düşünürüm. İzel’e ve Altan Çetin’e selam olsun.

 

2005 Sezen Aksu /  Tebdil-i Mekan & Hükümsüz

Hayatımın dönüm noktası olan bir yıl 2005. Eşim Ayşegül’le evlendiğimiz yıl. Yedinci sınıftan beri aynı okul, sonra İstanbul’da üniversite hayatı, hep arkadaştık. Bir anda evlenmeye karar verdik. Her şey çok hızlı oldu. Detayları burada yazmayacağım ama eğlenceli bir hikaye. O yıl Sezen de 16 şarkılık dopdolu bir albüm yapmış. Citroen C3’ümüm CD çalarında Bahane albümü dönüp duruyor. Ayşegül’ün ailesi ile bizimkileri tanıştırmaya Çanakkale’ye giderken, İstanbul-Bursa arası mekik dokurken, nikah günümüzde... Ayşegül’ün gizli favorisi Tebdil-i Mekan benim ki de Hükümsüz. Bunlar albümde arka arkaya. Bizim gibi bir birinden ayrılmıyorlar. Herhalde Sezen’in yazdığı en incelikli sözler Tebdil-i Mekan şarkısının satırlarıda gizlidir. Hükümsüz de çok vurucudur. Hala baştan sonra dinlemeyi en çok sevdiğim Sezen albümü budur ve elbette bu iki şarkı.

Tabii ki yazacak daha bir sürü hatıra ve yüzlerce şarkı var. Ama onları da Vol3’e saklayayım...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mersin'i şehir olarak yaşamak

B Yüzü Şarkılarım

Kebapsız Adana