Selçuklu'dan bugüne Kayseri
"Allah Kayseri'ye her şeyi vermiş. Tertemiz hava, bağlar, bahçeler, dağ, ova. Bakmış çok güzel olmuş dengelensin diye içine Kayserilileri koymuş" diye şakayla karışık anlatmıştı Kayserili bir abimiz. Kayseri'ye ilk defa geldiğimde bana memleketim Bursa'yı hatırlatsa da biraz gezdikçe çok farklı bir şehir ve kültürle karşı karşıya olduğumu anladım.
İlk kez dört yıl önce gittiğim Kayseri'ye artık iş için düzenli olarak gidiyorum ve bazen de hafta sonları turist olarak gitmekten zevk alıyorum. Erciyes'e kayak için gelenler ya da Kapadokya için Kayseri havaalanını kullananlar muhtemelen şehri görmeden gidiyorlar. Oysa Selçuklu'nun Anadolu'daki Konya'dan sonra en büyük yerleşkesi Kayseri bence çok şaşırtıcı bir şehir.
19. yüzyıl sonunda bu şehrin nüfusu 250 bin civarında imiş ve üçte birini Rum ve Ermeni'ler oluşturuyormuş.
Planlı bir şehir

Hem Selçuklu, hem de Rum ve Ermeni mimarisinin izlerini taşıyan şehrin, Cumhuriyet dönemi yeniden inşasında Alman şehir planlamacıları çalışmış. Geniş ve düzenli caddeleri ile tipik büyük şehirlerden farklı olduğunu anlaşılıyor hemen. Her ne kadar bazı dönemlerde belediyelerin yanlış politikalarına kurban edilse de Kayseri şehircilik anlamında Türkiye'nin en planlı ve güzel şehirlerinden biri. Sırtına Erciyes'e yaslamış, yılın en az 10 ayı zirvesibeyaz bu dağdan tertemiz ve ferah bir hava akımı var Kayseri'ye. Kışın sıkı soğuk oluyor. Yazın bunaltmıyor. Şehirde yollar ağaçlandırılsa da doğa olarak yeşil bir yer değil Kayseri. Ama şehrin etrafı bağlarla dolu.
Malum Kayseri'nin zengin ve cimri iş adamları meşhur. Sanayileşmiş, çalışkan bir şehir. İnsanlar işinde gücünde. Çok fazla dışarıda yeme içme kültürleri yok. Şehrin ileri gelenlerinin hepsinin bir bağ evi var. Orada vakit geçirmeyi tercih ediyorlar. Zamane gençliği için tabii ki artık bolca kafe var ama bu kadar kalkınmış bir şehir için restoran sayısı az denebilir. Üstelik bu kadar da ünlü bir mutfağı varken.
Kayseri'nin Okulları
Dediğim gibi Kayserililer çalışkan insanlar. Kayseri'nin en önemli kültür mirasları da okullar. Biri Türkiye'deki ilk Amerikan okullarından 1871'de kurulan Talas Amerikan Koleji. Cengiz Çandar'dan Ayhan Sicimoğlu'na pek çok ünlü ismi mezun etmiş bu okul, 1968'deTarsus Amerikan Koleji'ne devredilip kapanmış. Bir diğer önemli okul ise Kayseri Lisesi. Mezunları arasında iki eski cumhurbaşkanı; Turgut Özal ve Abdullah Gül var. Şu anda eski binası restore edilmiş ve Mütareke Müzesi olmuş. Bence güzel değerlendirilmiş. Zira Atatürk'ün milli mücadele sırasında Kayseri ile çok fazla mesaisi olmuş ve bu binada bu konuda güzel sergiler var. Hatta Atatürk'ün hepimizin hafızasına kazınan Latin alfabesine geçiş fotoğrafı da Kayseri'de çekilmiş.
Tarih Yolu
Kayseri turizmi canlandırmak için itinalı çalışılmış bir şehir. Şehir merkezindeki Tarih Yolu'nu bir çizgi olarak takip ettiğinizde size duraklarla güzel bir rota çiziyor. Yeni binalar ve apartmanların arasından kümbetler çıkıveriyor insanın karşısına. Selçuklular şehre çok nadide eserler bırakmış. Her ne kadar bazıları bugün dev binaların ve yolların arasında kalsa da tüm ihtişamlarını koruyorlar. O dönem taş işçiliği örneklerini tüm bu kümbet, medrese ve camilerde görmek mümkün.
Alleaddin Keykubat'ın eşi Hunat Hatun tarafından 1238'de yaptırılan Hunat Hatun

Kayseri'ni her köşesinde karşınıza çıkan kümbetlerden en özeli Döner Kümbet. 1276'da Alleaddin Keykubat'ın kızı Şah Cihan Hatun için yapılmış. Hemen yakınlarındaki Meryem Ana Kilisesi de oldukça güzel bir yapı. Şu an restorasyonda. Merakla açılmasını bekliyoruz.
Belediye'nin güzel girişimlerinden biri de eski Kayseri evlerini restore ederek oluşturdukları mahalle. Kafe ve restoranların olduğu alan belki tanıtım eksikliğinden hak ettiği ilgiyi görmüyor ama gerçekten çok farklı bir havası var.
Kayseri'nin etrafında görülecek yerler ise türküsüyle meşhur Gesi, bugün artık merkezle birleşen eski Rum yerleşkesi Talas, güney yönünde ise Sultan Sazlığı. Özellikle sonbaharda bağlardaki renk cümbüşü görmeye değer. Sultan Sazlığı ise özenle korunmuş bir milli park ve bir kilometrelik asma köprü üzerinden sazlıkları aşarak ulaştığınız gölde ördeklerden flamingolara pek çok kuş türünü görmek mümkün. Afrika'ya göç yolu üzerinde bulunan Sultan Sazlığı'nı görmek için ideal zaman sonbahar deniyor.
Konaklama
Şehirde tüm zincir oteller var. Ben konumu ve ferah odaları itibariyle Radisson'u beğeniyorum. Hatta kaldığım en iyi zincir şehir oteli diyebilirim. Çatıdaki restoranı da hem lezzet hem manzara olarak tavsiyelerim arasında. Hilton da şehrin göbeğinde. Daha otantik bir konaklama deneyimi için tarihi Kayseri evleri bölgesinde yer alan Setenönü'ne göz atın.
Yeme İçme
Kayseri'de mantı ve pastırma gibi ünü ülke sınırları dışına çıkan iki efsane lezzet varken restoran sayısı ve çeşitliliği anlamında çok iddialı değil. Elmacıoğlu Kayseri mutfağını en iyi tadacağınız mekanlardan. Yaprak sarma, yağlama ve mantısı gayet güzel. Hatta İskender'i de oldukça iddialı. Birkaç yerde şubesi var. Mustafa Kemal Paşa Bulvarı üzerinde olan daha konforlu.
Kayseri'de benim için en efsane lezzet ise Ağaçaltı isimli restoran. Burası oto sanayi sitesi içinde küçük bir işletme. Aslında araba tamircisi olan kardeşlerin, öğlen kendilerine yaptıkları baget ekmek içindeki dana kavurma o kadar beğenilmiş ki zaman içinde bunu bir işe dönüştürmüşler. Mekandaki tek yemek bu. Ekmeği efsane çıtır, eti inanılmaz lezzetli. Üstüne de tahinli kadayıf servis ediliyor. Buranın 100 km yakınına geldiğimde beni mıknatıs gibi çekiyor bu lezzet.
Kayseri'nin yenilerinden Hacı Steakhouse da Anadolu'nun Nusret'i. Şık restoran ve güzel et sunumları var. Fiyatları İstanbul'a göre çok makul, Kayserililere göre pahalı.
Kayseri'nin milli içeceği gilaborudan da bahsedelim. Bir tür kızılcık gilaboru ve sadece Erciyes'te yetişiyor. Bu kırmızı renkli ekşi meyve suyu çok sağlıklı ama her mevsim bulunmuyor.
Not: 1,2,4 numaralı fotoğraflar Kayseri Valiliği internet sitesinden alınmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder