Çok okuyan mı, çok gezen mi?

Benim bu soruya cevabım "çok gezen" olur. Her halde işime öyle geliyor. Gezmeyi seviyorum. Yeni yerler keşfetmek, yeni yemekler tatmak, sergiler, müzeler gezmek...

COVID 19 "çok gezen" olmaya zorunlu bir ara oldu. Bırakın yurt dışına gitmeyi İstanbul dışına gitmek bile hayal oldu. Oysa bir yıl önce İstanbul'a yeniden taşınırken hayaller böyle miydi? Dünyanın en çok ülkesine uçan Türk Hava Yolları ile keşfedilmemiş ülke kalmayacak, bu blog her ay yeni bir yazı ile taçlandırılacaktı. 

Geçen gün yaşadığım tesadüfler sayesinde edindiğim yeni bilgilerle ufkum açıldı: Oğlum Yaman'ın eğitim platformunda bir öğretmeni, Sunay Akın'ın Mahya Işıkları programının bir bölümünü önermiş. Açıp izledik. Sunay Akın; tatlı anlatımı ve engin bilgisi ile Ramazan boyunca YouTube'a her gün kısa videolar yüklüyormuş. Bizim izlediğimiz video Fransız yazar ve fütürist Jules Verne ile ilgiliydi. Balonda Beş Hafta çocukluğumda en sevdiğim kitaptı. Onun kitapları, gezme merakının kalbime ilk serpilen tohumları olmuştur. 

Sunay Akın'ın anlattığı hikaye ise Jules Verne'in 1883 yılında yayımlanan hiç bilmediğim bir kitabı hakkındaydı: Hollandalı bir tüccar ve yardımcısı ticaret için İstanbul'a gelirler. İstanbul'da kalabalık ve hareket beklerken şehrin sesiz ve sakin olmasına şaşa kalırlar. Neden sonra Ramazan ayında olunduğunu; iftara kadar sakin şehrin, akşam ezanından sonra şenlikli bir hal alacağını öğrenirler. Yemek yiyecek hiç bir yer bulamayan tüccar, İstanbul'da iş yaptığı Keraban Ağa'nın Tophane'deki yazıhanesine gider. Keraban Ağa, sürpriz misafirini Üsküdar'daki konağında iftara davet eder. Karşıya geçmek için sandala binecekken Osmanlı askerleri onları durdurur. Padişah artık karşıya geçeceklerden 40 para vergi alınmasını salık vermiştir. Keraban Ağa inatçı biridir. Vergiyi vermek yerine tüm Karadeniz kıyısını dolaşacak ve Üsküdar'a 40 gün sonra varacaktır. Yanına Hollandalı dostunu da alır. Ağa, tüm yeni teknolojilere karşı çıktığı için tren yerine at arabası ile yapılır bu yolculuk.

Programı izledikten sonra hemen sipariş verdim ve İnatçı Keraban  (Keraban Le Tetu) kitabım elime ulaştı. Alfa Yayınları'ndan Türkçe olarak yayımlanan 500 sayfalık kitapta orijinal ilüstrasyonlara da yer verilmiş. Bir kaç günde okuyup bitirdim.  Jules Verne hiç görmediği İstanbul, Odessa, Trabzon ve Amasra gibi şehirleri detaylarıyla o kadar güzel anlatıyor ki, onun bu şehirleri görmediğine inanmak zor. Kitaplarında hep farklı coğrafyalara seyahatler hakkında yazan Jules Verne, bu ülkelerin hiç birine gitmemiş. Aya Yolculuk ve Dünya'nın Merkezine Yolculuk gibi maceraları, insanoğlu bunları hayal etmezken, bundan 150 yıl önce kaleme almış...

Jules Verne 19. yüzyılın sınırlı imkanları ile sadece okuyarak ve araştırarak İstanbul'u adım adım anlattığına göre, demek ki çok gezmek değil çok okumak, çok araştırmak gerekiyormuş.

Seyahat etmenin sosyal statü sembolüne dönüştüğü; instagram paylaşımlarından ibaret, sanal bir dünyada yaşıyorduk. COVID 19 hepimize iyi bir ders verdi. 

Evde olduğumuz bugünlerin kıymetini bilmek lazım. Çok okumak, çok araştırmak ve üretmek gerek. Üstelik bu kadar sınırsız kaynakla çevriliyken. 

Bahsettiğim videoya bu linkten ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mersin'i şehir olarak yaşamak

B Yüzü Şarkılarım

Kebapsız Adana