Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Müslüm Tesadüfleri Sever

Resim
Uzun süredir ilk defa Türk sinema seyircisi  bir biyografi filmini bu kadar bağrına bastı. Rekor sayıda seyirciye ulaşan Müslüm filminin izleyici kitlesinin büyük bir çoğunluğu hayatında hiç bir Müslüm Gürses albümünü baştan sonra dinlememiştir. Ama bu kitle için ilgi çekici olan şarkıcı Müslüm değil, hikayenin dramatik yanı ve oyuncuların başarısı oldu. Bir taraftan filmde gerçekler saptırılmış diye eleştirilse de, unutulmaması gereken şey bunun bir belgesel değil, gerçek bir karakterin hayatının anlatıldığı bir "kurgu" olduğu. Doğal olarak gişeye oynayan bir filmde ne olması gerekiyorsa hepsi var. O yüzden bu kadar çok izleniyor. Bu vesileyle hepimiz Müslüm'ü yeniden keşfettik, tıpkı aynı sebeple şu günlerde Queen dinlemeye başlamamız gibi. Filmde Müslüm Gürses'in hayatının anlatıldığı kesit, benim ona sempati duymaya başladığım dönemi kapsamıyor. Yani 2000'ler dönemini. 80 ve 90'larda "jiletçilerin şarkıcısı" Müslüm, damar şarkılar söylediğind...

Yeni neslin caz hikayeleri

Resim
Genç ve yetenekli müzisyenler Türkiye'de müzik endüstrisini hareketlendirdiler. 90'larda tekdüze işlerle ufkumuz körelmişken bugün alternatif, farklı sesler kendilerine sağlam yerler edinebiliyorlar. Ama bu tarz girişimler genellikle alternatif rock sahasında oluyor.  Üç yetenekli gencin kurduğu Cazzip Project ise daha sınırlı bir dinleyici kitlesi olan caz alanında şansını deniyor. Ortaya çıkan sonuç ise muhteşem. Beş yıl önce bir araya gelen Aslı Özer (piyano), Erhan Ertetik (bas) ve Ertuğrul Biber (davul) altı parçadan oluşan Stories albümünde renkli hikayeler anlatıyorlar.  Aslı Özer'in piyano hakimiyeti ve farklı uçlarda dolaşan bestelerine Erhan Ertetik ve Ertuğrul Biber inanılmaz bir enerji katıyor. Melodiler çok kuvvetli ve geniş bir yelpazede geziniyor, bu vesileyle de vokalsiz bir albüm olmasına rağmen çok şey söylüyor. Tüm o ruh hallerini dinleyiciye geçiriyor. Albümün açılış şarkısı 7 Motions aslında her şeyin bir özeti gibi. Şarkı adı gibi yedi ...

Mersin'i şehir olarak yaşamak

Resim
Dört yıldan fazladır Mersin'deyim. Artık şehri, burada doğup büyümüş arkadaşlarım kadar, hatta daha iyi öğrendim. Mersin zaten kolay bir şehir. Sahil boyunca upuzun bir kent. Küçük bir balıkçı kasabasından bir şehre dönüşme süreci çok sancılı olmuş. Portakal bahçeleri içindeki taş binalardan oluşan, pek çok farklı kültür ve inanıştan gelen insanların huzur içinde yaşadığı bir yerken şu anda dev apartmanların sahil boyunca sıralandığı, göç yüzünden insanların birbirini tanımakta zorlandığı, bu yüzden de mesafeli davrandığı bir şehir. Bu sebepten benim tanıdığım Mersinliler, şehri yaşamakta oldukça muhafazekarlar. Aynı mekanlara gidip, aynı yerlerde buluşuyorlar. Şehir merkezinde caddelerde dolaşmaktan imtina edip; Marina, Forum gibi AVM'ler dışında belli başlı restoranlara gidiyorlar. Belki de yabancı olmanın verdiği rahatlık ve tabii ki alışkanlıkların getirdiği merakla ben Mersin'i iyi keşfettim. Her hafta en az bir kez artık demode olduğu düşünülen çarşıya gidiyor, yeme...

Selçuklu'dan bugüne Kayseri

Resim
"Allah Kayseri'ye her şeyi vermiş. Tertemiz hava, bağlar, bahçeler, dağ, ova. Bakmış çok güzel olmuş dengelensin diye içine Kayserilileri koymuş" diye şakayla karışık anlatmıştı Kayserili bir abimiz. Kayseri'ye ilk defa geldiğimde bana memleketim Bursa'yı hatırlatsa da biraz gezdikçe çok farklı bir şehir ve kültürle karşı karşıya olduğumu anladım. İlk kez dört yıl önce gittiğim Kayseri'ye artık iş için düzenli olarak gidiyorum ve bazen de hafta sonları turist olarak gitmekten zevk alıyorum. Erciyes'e kayak için gelenler ya da Kapadokya için Kayseri havaalanını kullananlar muhtemelen şehri görmeden gidiyorlar. Oysa Selçuklu'nun Anadolu'daki Konya'dan sonra en büyük yerleşkesi Kayseri bence çok şaşırtıcı bir şehir. 19. yüzyıl sonunda bu şehrin nüfusu 250 bin civarında imiş ve üçte birini Rum ve Ermeni'ler oluşturuyormuş. Planlı bir şehir Hem Selçuklu, hem de Rum ve Ermeni mimarisinin izlerini taşıyan şehrin, Cumhuriyet dönemi yeniden...

Bereketli Toprakların İzinde-2 Mardin

Resim
Mezopotamya ovasının yüzük taşı diyorlar Mardin'e. Kurulduğu tepeden uçsuz bucaksız ovalara hakim. Yedi bin yıldır pek çok medeniyete, kavime ve dine ev sahipliği yapmış. Hepsinden güzellikler almış kendine. Şimdi bize onları cömertçe sergiliyor. Diller ve dinler açısından çok renkli bir şehir. Çarşı pazarda Türkçe'nin yanı sıra Arapça, Süryanice ve Kürtçe konuşmalara şahit oluyorsunuz. Daracık sokaklarının her biri bir sürprizle karşılıyor sizi. Ya bir caminin avlusuna, ya bir kilisenin damına varıyor, tekrar tekrar uçsuz bucaksız ovanın manzarasına bakıyorsunuz. Eski Mardin şehrinde hiçbir yeni bina, apartman, TOKİ yok. Bu yüzden Türkiye'de eşi benzeri olmayan bir şehir. Mardin'in her yer sarı taştan. Taş evler öyle bir mimari ile yapılmış ki hiç biri diğerini kapatmıyor.  Büyük Mardin Oteli 'nin terası şehri ters yönden seyretmek için en güzel noktalardan biri. Mardin'i keşfetmeye ise  Mardin Müzesi 'nden başlayabilirsiniz. Şehrin tam kalbindeki ...

Bereketli Toprakların İzinde-1, Urfa

Resim
90'lı yılların ortasında 20'li yaşlarında genç ve hevesli bir gazeteciyken ayak basmıştım ilk kez Güney Doğu'ya. O zamanlar Ankara'dan ötesini görmemiş benim için aya gitmek gibiydi Harran Ovası'na gitmek. Berbat bir dönemden geçiyordu ülke, faili meçhul cinayetler ve terör kol geziyordu ama iş adamları şehirlerini kalkındırmaya çalışıyor, ekonomi muhabirlerini sık sık davet ediyorlardı. O dönemden aklımda kalan en çarpıcı manzara Urfa'daki Balıklı Göl ve Harran'daki kümbet evlerdi... Urfa Balıklı Göl öyle huzur verici bir ortam ki... Yıllar boyunca o topraklara tekrar dönme hayali kurdum. Ama seyahat deyince hep akla başka şehirler, başka memleketler geldiği için ikinci plana atıldı. Artık Mersin'de yaşıyorum; Urfa arabayla dört saatlik bir mesafeye dönüştü, biraz daha gidince ver elini Mardin. Ama ülke yine karıştı, bizim gözümüz korktu. Ne olacaksa... Sanki Londra ya da Paris daha tekin. Sonunda bu bahar hayalimi gerçekleştirmek için herkesi...

Bir tatlı huzur almaya geldik Kanada'dan

Resim
İş seyahatlerini keyfe dönüştürmek çok mümkün olmuyor. Giderken toplantı hazırlığı, dönüşte eve bir an önce varma telaşı... Fakat sonbaharda gittiğim Kanada'da olabildiğince fazla gözlem yapmaya çalıştım. Malum memlekette herkes bir yere göç etme hayali kuruyor. Hem gelişmiş ülke olup hem de yabancılara kucak açan dünyanın iki ucu var: Avustralya ve Kanada. Kanada görece olarak daha yakın. Türkiye'den de çok sayıda göçmen var. Bu soğuk ülkede ne bulduklarını anlamak için dikkatlice baktım etrafıma. Önce Toronto'ya indim. Toronto gece oldukça renkli görünüyor Ne mutlu ki THY her gün hem Montreal hem de Toronto'ya uçuşlar yapıyor. Toronto havaalanında çalışan görevlilerin renkliliği beni oldukça şaşırttı. Farklı ırk ve milletten insanlar yerel kıyafetlerini de giyerek işlerini yapıyorlar. Bizde olsa öcü gibi bakacağımız türbanlı pasaport kontrol memuru, ya da çöp arabasını kenara çekip namaz kılan temizlik görevlisini kimse yadırgamıyor. Herkes kendisi gibi. Z...